Rüyâda Allah’ı (c.c.) Görmek Mümkün Müdür?

“Rü’yet” kelimesi, Arapça’da (re-a-ye) kökünden gelen bir mastardır. Bu kelimeye ise, sözlüklerde çeşitli anlamlar verilmektedir. Bunlar arasında görmek, bakmak, inanmak, bilmek, sanmak, sonunu düşünmek, tefekkür etmek, planlamak ve rüya görmek anlamları sayılabilir. Rü’yetullah ise; genel olarak müminlerin âhirette Allah’ı görmesi anlamında kullanılan bir kelâm terimidir.

Ehl-i Sünnet âlimlerinin büyük bir kısmının da kabul ettiği üzere, bir kimsenin dünyadayken rüyâda Allah‘ı (C.c.) görmesi de mümkündür ve câizdir. Tabii görmekten kastettiğimiz Allah‘ı kendi zâtıyla değil, sıfatlarının ve isimlerinin tecellisiyle görünmesidir. Bununla alakalı hadisler, selef ve halef ulemâsından nakiller mevcuttur.

RÜ’YETULLAH HAKKINDA HADİSLER

1- رَأَيْتُ رَبِّى / “Rabbimi gördüm” [1]

2- فَإِذَا أَنَا بِرَبِّى فِى أَحْسَنِ صُورَةٍ / “Bir de ne göreyim! Rabb’imle en güzel bir şekilde olduğu halde be­ra­berim!” [2]

3- وَقَدْ رَأَيْتُ رَبِّي الَّليْلَةَ فِي أَحْسَنِ صُورَةٍ / “Bu gece Rabb’imi en güzel bir sûrette gördüm.” [3]

4- رَأَيْتُ رَبِّي فِي صُورَةِ شَابٍّ / “Rabb’imi bir delikanlı sûretinde gördüm.” [4]

5- رَأَيْتُ رَبِّي فِي الْمَنَامِ فِي صُورَةِ شَابٍّ / “Rabb’imi rüyada bir delikanlı suretinde gördüm.” [5]

6- رَأَيْتُ رَبِّي فِي حَظِيرَةٍ مِنَ الْفِرْدَوْسِ فِي صُورَةِ شَابٍّ / “Rabb’imi Firdevs (Cennetin)den bir avluda bir delikanlı suretinde gördüm.” [6]

7- أَتَانِى الَّليْلَةَ رَبِّى فِى أَحْسَنِ صُورَةٍ / “Bu gece (rüyamda) Rabb’im bana en güzel bir sûrette geldi.” [7]

RÜ’YETULLAH HAKKINDA ULEMÂNIN BEYÂNLARI

1- Tâbiîn ulemâsından, tefsîr, hadis, fıkıh âlimi ve meşhûr rü’yâ tâbircisi İbn Sîrîn (Rh.a.) der ki:

“Rüyâsında Rabbini gören kişi Cennete girer.”
[8]

2- Son dönem Hanefî fakihlerinin önde gelenlerinden İbn Âbidîn (Rh.a.), «Reddü’l-Muhtâr» adlı fıkıh kitabında:

İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe (Rh.a.)’nin rüyâda Allah’ın rubûbiyetini yüz kere müşâhede ettiği, yüzüncüsünde:

“Ey Rabbim! Kıyâmet günü mahlûkat azâbından nasıl kurtulur?” diye sorduğu;

Allah’ın da ona: “Kullarım sabah akşam Zâtımı ve isimlerimi tespihe devam ederlerse azâbımdan kurtulurlar.” diye müjdelediği bildirilmiştir.
[9]

3- Hanefî mezhebinin klasik sonrası döneminde çok etkili olan bir âlim olan İmâm Ebü’l-Berekât en-Nesefî (Rh.a.), «Şerhü’l-Umde fî Akîdet-i Ehl-i Sünne» eserinde buyuruyor ki:

Allah-û Teâlâ’nın görülebileceğini kabul eden bir tâife, Allah-u Teâlâ’nın rüyâda görülmesinin mümkün olmadığını zannetmişlerdir. Bizim ashâbımızdan (yani Ehl-i Sünnet) ise uyanıkken olacağı gibi uykudayken de keyfiyet, cihet, mukabele, hayal olmaksızın Allah’ın görülmesinin mümkün olduğunu söylemişlerdir. Buna delil olarak şu hadîs-i şerifi getirmişlerdir:

“Rabbimi uykuda en güzel sûrette gördüm.” (Tirmizî, Tefsîr, 39; İbn Ebû Âsım, es-Sünen li-Ebî Âsım, Sf: 471)

İlk büyük mutasavvıflardan Ebû Yezid el-Bestâmî (K.s.) gibi seleften bazı büyüklerden de Allah-ü Teâlâ (C.c.)‘yı uykuda gördükleri rivâyet edilmiştir. O şöyle demiştir:

Rabbimi uykuda gördüm ve O’na ‘Sana kavuşma nasıldır’ dedim. ‘Nefsini terk et gel’ dedi.

Uykudaki görme gözle değil ruh iledir. Bu ise uykuda oluşan bir tür müşahededir. Ahirette uyanıkken görülmesi mümkün olunca uykuda ruhun en temiz olduğu durumda müşahedesi de mümkün olmalıdır”
[10]

4- Büyük sûfî Müfessîr Şeyh İsmaîl Hakkı Bursevî (K.s.), «Rûhu’l-Beyân» adlı tefsirinde, En’âm/103 âyetini tefsir ederken diyor ki:

Allah Teâlâ’yı rüyâda görmeye gelince Ebû Hanîfe gibi seleften bir çok kimsenin rüyâda Allah’ı gördükleri nakledilmiştir. Dünyada Allah’ı görmek O’nun kullarına ikramının en büyüğüdür.

Kırâat imamlarından Hamza b. Habîb (Rh.a.)’dan rivâyet edildiğine göre o rüyâsında Kur’an’ı, Allah (C.c.)’a başından sonuna kadar okumuş “O kullarının üstünde kâhirdir (her türlü tasarrufa sahiptir)” (el-En’âm, 6/18) âyetine gelince Allah Teâlâ: “Oku ey Hamza, sen de kâhirsin” buyurmuştur.

Bir hadis-i şerîfte “Rüyâda Rabb’imi sakalı bıyığı çıkmamış bir genç şeklinde gördüm” (İbn Arrâk, Tenzîh, 1/145; Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, 4/6; Gümüşhânevî, Râmûzu’l-Ehâdîs, I, 286) buyurulmuştur.

Allah’ın rubûbiyyet sıfatıyla insan sûretinde tecellîsinin sırrı, insanın hakikatinin, hakikatlerin en kapsamlısı oluşudur. Çünkü Allah Teâlâ insanı yeryüzünde halife tayin edip dünyadaki ve ahiretteki hazinelerin hâtimesi kılınca, ilâhî suretteki bütün isimler, unsûrî ve ruhânî yaratılışı kendisinde toplayan insanın yaratılışında zuhur etti. “Allah, Âdem’i kendi sûreti üzerine yaratmıştır.” hadisi buna işaret eder.
[11]

5- Hanefî ulemâsından «İmâm-ı Rabbânî / ilâhî bilgilere sahip âlim» ve «Müceddid-i Elf-i Sânî / hicrî II. Binyılın Müceddidi» ünvanlarıyla tanılan Ahmed Fâruk es-Sirhindî (Rh.a.) şöyle buyurmuştur:

“Rasûlullah (S.a.v.), miraç gecesinde Allah-ü Teâlâ’nın dilediği yere kadar cesediyle gitmiştir. Kendisine cennet ve cehennem gösterilmiş ve vahy edilen vahy edilmiştir. Orada Allah-ü Teâlâ’yı görme şerefiyle şereflenmiştir. Miracın bu kısmı Efendimiz’e özgüdür. Ona tam anlamıyla tâbi olan ve ayağının altında sülûk eden velîlerin de bu özel mertebeden nasipleri vardır. Cömertlerin kâsesinden toprağa da bir pay düşer!”
[12]

6- Mâlikî kadısı, hadis, fıkıh ve dil âlimi Kâdî Iyâz (Rh.a.) buyurdu ki:

“Cenâb-ı Hakk’ı rüyâda baş gözüyle görmekte hiçbir sakınca yoktur ve buna kimse itiraz etmez.”
[13]

7- Endülüslü Mâlikî fakihi, dil âlimi İmâm Şâtibî (Rh.a.), «el-İ’tisâm» adlı kitabında Beyâzid Bistâmî’nin şöyle dediğini aktarmıştır:

“Rüyada Rabbimi gördüm ve ona Sana nasıl ulaşılır? diye sordum. Yüce Allah: ‘Nefsini terk et ve gel’ diye cevap verdi.”
[14]

8- Şâfiî fakihi, kendisine «Muhyi’s-Sünne» lakabı verilen muhaddis, müfessir İmâm Beğâvî (Rh.a.), «Şerhü’s-Sünne»’de diyor ki:

“Rüyada Allah’ı görmek câizdir”
[15]

9- Şâfiî ulemâsından ünlü hadis âlimi ve hâfızı İbn Hacer Askalânî (Rh.a.), «Fethü’l-Bârî» adlı kitabında diyor ki:

“Allah’ın rüyada görülmesinin câiz olduğu konusunda âlimler ihtilafa düşmemişlerdir”
[16]

10- Şâfiî fakihi ve biyografi yazarı Tâceddîn-i Sübkî (Rh.a.), «Tabakâtü’ş-Şâfiîyye» adlı eserinde şöyle nakleder:

Üstad Ebü’l-Kâsım Kuşeyrî (Rh.a.)’nin çocuklarından biri şiddetli bir hastalığa yakalanmıştı, tedâvisi mümkün olmadı, kendisinden ümit kesildi. Bu durum üstada çok ağır geldi, üzüldü. Rüyâsında Allah-ü Teâlâ (C.c.)’yı gördü; çocuğunun hastalığını ve üzüntüsünü Hak Teâlâ’ya arzetti, Yüce Mevlâ ona, ‘Kur’ân’daki şifâ âyetlerini topla, onları çocuğunun üzerine oku, ayrıca onları bir kabın içine yaz, içine su koy, suyu ona içir’ buyurdu. Kuşeyrî söyleneni yaptı, çocuğu derhal şifâ buldu. Kur’ân’da içinde şifâ geçen âyetler altı tane olup şunlardır:

1- Allah müminlerin gönlüne şifâ verir. [Tevbe, 9/14]
2- Ey insanlar, size rabbinizden bir öğüt, gönüllerdeki hastalıklara bir şifâ, müminler için bir hidâyet ve rahmet gelmiştir. [Yûnus, 10/57]
3- Onda insanlar için bir şifâ vardır. [Nahl, 16/69]
4- Biz Kur’ân’da müminler için bir şifâ ve rahmet olan şeyleri indiriyoruz. [İsrâ, 17/82]
5- Hasta olduğumda bana şifâ veren O’dur. [Şuarâ, 26/80]
6- De ki: O, inananlar için bir hidâyet ve şifâdır. [Fussilet, 41/44]

Sübkî (Rh.a.) daha sonra diyor ki: “Büyük zatlardan çoklarını gördüm bu âyetleri hasta için yazıp suyunu içiriyorlar ve bu şekilde Allah’tan âfiyet istiyorlardı.
[17]

11- «Hanbelî Mezhebi»nin imâmı, muhaddis, fakih İmâm Ahmed b. Hanbel (Rh.a.)’in şöyle dediği rivâyet edilmiştir:

Allah (C.c.)‘ı rüyâda gördüm, dedim ki: ‘Ey Rabbim! sana yaklaşmış olanlar, ne ile yaklaşırlar? (Sana yaklaşacakları en faziletli şey nedir?)’ diye sordum. Allah-ü Teâlâ: ‘Benim kelâmımla (Kur’ân ile) Ey Ahmed!’ buyurdu. Bunun üzerine ben: ‘Ey Allahım! Anlayarak okumakla mı, yoksa anlamayarak da olsa okumakla mı (sana yaklaşır)?’ diye sordum. Allah-ü Teâlâ: ‘Anlayarak veya anlamayarak (her ikisiyle de)’ buyurdu.”
[18]

12- «Evzâiyye Mezhebi»nin kurucusu, fıkıh ve hadis âlimi İmâm Evzâî (Rh.a.) bildiriyor:

Rüyamda iki meleğin beni alıp da Râbbimin katına çıkardıklarını gördüm. Rabbim bana: “İyiliği emreden ve kötülükten sakındıran kulum Abdurrahman sen misin?” diye sordu. Ben: “İzzetine andolsun ki ey Rabbim Bu kişi benim ve sen bunu daha iyi bilirsin” Sonra: “Rabbim! Canımı İslâm üzere al!” dediğimde: “Sünnet üzerine de” buyurdu. Sonra melekler beni tekrar yatağıma kadar indirdiler.
[19]

13- Yahyâ b. Hasan el-Kalânisî (Rh.a.) der ki:

“Rüyâmda Yüce Rabbimi gördüm, ‘Yâ Rabbi! Geçmiş günâhlarımı affet!’ dedim. O (C.c.) ‘Eğer geçmiş günâhlarını affetmemi istiyorsan, bundan sonraki amellerini düzelt’ dedi. Ben de ‘Yâ Rabbi! Bu konuda bana yardım et!’ dedim.”
[20]

14- Ali b. el-Muvaffak (Rh.a.) diyor ki:

Elli küsur defa hacca gittim. Sevabını Peygamber‘e (S.a.v.), Ebû Bekr, Ömer, Osmân, Ali ve anne babama hediye ettim.

Bir haccım kaldı, Arafat’ta vakfe yapanlara baktım, onların dua eden seslerini dinledim ve şöyle dedim: “Allahım! Bu insanlar içinden haccı kabul olmayan kimse varsa, haccımın sevabını ona hediye ettim, sevabı onun olsun” dedim. O geceyi Müzdelife’de geçirdim. Rüyâmda Rabbimi gördüm. Bana şöyle dedi:

“Ey Ali b. Muvaffak! Sen bana cömertlik mi taslıyorsun? Vakfe yapanları affettim, onlar gibi olanları affettim, bir o kadarını daha affettim. Her birinin; ailesine, yakınlarına ve komşularına şefaat etmesine izin verdim. Takva ve mağfirete layık olan benim.”
[21]

15- Yine Ebû Nuaym el-İsfahânî (Rh.a.), «Hilyetü’l-Evliyâ»da el-Ensârî’den şu nakilde bulunmaktadır:

“Rüyâmda Ma’rûf el-Kerhî’yi gördüm. Sanki o, arşın altında durmuştu. Yüce Allah: ‘Ey meleklerim! Bu kimdir?’ diye sordu. Melekler: ‘Sen daha iyi bilirsin ki bu Ma’rûf’tur. Sana olan muhabbetinden sekr haline girmiş ve sana kavuşmadan ayılmayacak’ diye cevap verdiler.”
[22]

16- Müfessir ve muhaddis Şeyh Sühreverdî (K.s.), «Avârifü’l-Meârif»’inde diyor ki:

Sıddîk kimseler arasında uykusunda Hakk Taâlâ ile konuşanlar vardır. Allah Taâlâ, onlara emir ve yasaklarını bildirir. Onlar uykuda oldukları halde bunu anlarlar…”
[23]



KAYNAKÇA/DİPNOTLAR

[1] Hanbel, el-Müsned, I/285; İbn Abbâs’dan. Heysemî, “Râvileri sağlamdır” dedi. (Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, I/78)

[2] Hanbel, el-Müsned, 5/243; Tirmizî, el-Câmiu’s-Sahîh, No: 3235; (Tirmizî “Bu hadîs hasen-sahîhdir” dedi) Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr, 20/109.

[3] Tirmizî, el-Câmiu’s-Sahîh, No: 3287.

[4] Taberânî, Kitâbü’s-Sünne, Ebû Zür’a’dan (Bunun sahîh bir hadîs olduğunu söylediği nakledilmiştir.)

[5] Taberânî, Kitâbü’s-Sünne, Ümmü’t-Tufeyl’den

[6] Taberânî, Kitâbü’s-Sünne, Muâz b. Afrâ’dan.

[7] Hanbel, el-Müsned, 1/368; Tirmizî, el-Câmiu’s-Sahîh, No: 3234. (Tirmizî, “Bu hasen-garîbdir” dedi.)

[8] Ebû Nuaym el-İsfahânî, Hilyetü’l-Evliyâ, 2/93.

[9] İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, 1/35.

[10] Nesefî, Şerhü’l-Umde fî Akîdet-i Ehl-i Sünne, Sf: 70.

[11] Bursevî, Rûhu’l-Beyân, 5/442.

[12] İmâm-ı Rabbânî, Mektûbât, 2/9.

[13] Kâdî Iyâz, eş-Şifâü’-ş-Şerîf, Cilt: 1 Sf: 406.

[14] Şâtibî, el-İ’tisâm, 2/79.

[15] Beğavî, Şerhü’s-Sünne,12/227.

[16] Askalânî, Fethü’l-Bârî, 12/387.

[17] Sübkî, Tabakâtü’ş-Şâfiîyye, 3/154-155.

[18] Molla Aliyyü’l-Kârî, Minehu’r-Ravzi’l-Ezher fî Şerhi’l-Fıkhi’l-Ekber, Sf: 334; Zehebî, Siyeri Aʿlâmi’n-Nübelâ, 11/347.

[19] Ebû Nuaym el-İsfahânî, Hilyetü’l-Evliyâ, 4/553.

[20] Ebû Nuaym el-İsfahânî, Hilyetü’l-Evliyâ, 8/489.

[21] Ebû Nuaym el-İsfahânî, Hilyetü’l-Evliyâ, 8/500-501.

[22] Ebû Nuaym el-İsfahânî, Hilyetü’l-Evliyâ, 8/366.

[23] Sühreverdî, Avarifü’l-Meârif, Sf: 454.